Çantasını Alan Gitti #1 : Dublin

Çantasını Alan Gitti serimizde, internette sıkça karşılaştığınız gezi bloglarının bir adım ötesine geçerek gittiğimiz, gördüğümüz şehirlerdeki kısmen daha az bilinen yerleri sizlere tanıtarak gezilerinizi güzelleştirmeyi hedefliyoruz. Bir noktada da kısmen daha düşük bir bütçeyle gezerken yapılabilecekleri göstermek istiyoruz.

Serimizin ilk yazısına, Dublin’e hoş geldiniz.

İrlanda, ne yazık ki Türklerden vize isteyen ülkelerden biri. Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Schengen bölgesinde bulunmaması da bu seyahati zorlaştıran noktalardan birisi. Ancak geçerli bir Birleşik Krallık kısa süreli vizeniz varsa, daha önce Birleşik Krallık’a giriş yapmış olmak şartıyla Irish Short Stay Visa Waiver Programme kapsamında İrlanda’yı ziyaret edebiliyorsunuz.

İrlanda denince çoğumuzun aklına önce pub’lar, Leprikonlar ve dört yapraklı yoncalar gelir. Dublin ile ilgili herhangi bir gezi bloguna baktığınız takdirde ise muhtemelen pub kültürünü ve yemekleri öne çıkaran içeriklerle karşılaşırsınız. Yazımızda bu bilinen kısımlardan kısaca bahsedip sonrasında şehrin incilerini tanıtacağız.

Öncelikle şehrin en bilinen, ülkenin en meşhur ürünü olan Guinness ile başlamak zorundayız. Dublin’de bulunan 7 katlı Guinness Bira Fabrikası’na giriş 2025 Nisan ayı itibariyle yetişkinler için 22, öğrenciler için ise 15 euro. Ancak fabrikanın en üst katında, panoramik şehir manzarasına karşı ikram edilen Guinness, bu fiyatı biraz daha anlamlı kılıyor. Bu fiyat bareminde rehbersiz yapacağınız bu turda hammadde toplanmasından Guinness’in bardaklara servis edilişine kadar geçen tüm süreç detaylı olarak anlatılıyor. Ayrıca tur esnasında dünyanın en büyük bira markalarından birisi olan Guinness’in bu yolda tasarladığı yaratıcı reklamlar ve bu reklamlarda bulunan ikonik semboller ile de karşılaşacaksınız.

İrlanda sadece biralardan, yemeklerden ve pub’larından ibaret değil, geniş bir tarihe sahip. Çoğu Avrupa şehri gibi herhangi bir toplu taşıma kullanma ihtiyacı duymadan ulaşımınızı sağlayabileceğiniz Dublin, şehrin farklı bölgelerinde sizi bu tarihin kalıntıları ile karşılaştırıyor. Dublin Kalesi, Temple Bar ve St. Patrick Katedrali gibi turistik noktaların bulunduğu, Liffey Nehri’nin güney kıyısındaki Wood Quay, Dublin’in en bilinen Viking yerleşim alanlarından biri. Bu bölge dışında da şehirde çok sayıda Viking gömü alanı bulunmakta. Şehirdeki Viking tarihini daha detaylı öğrenmek isterseniz Viking Splash Tours veya Viking Legacy Trails gibi şehrin de önerdiği turlara katılabilirsiniz. Dublinia ise içinizdeki çocuğu ortaya çıkaracak ve o dönemi kısmen yaşamanızı sağlayacak balmumu heykelleri, video canlandırmaları, Viking zırhları deneme gibi imkanlarıyla interaktif ve eğlenceli bir müze deneyimi sunuyor.

Bu yazının yazıldığı dönemde ülkemizin de içinden geçtiği koşullar sebebiyle, İrlanda tarihinde beni en çok etkileyen dönem ise 1. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen 1916 Paskalya Ayaklanması ile başlayan, sonra İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan özgürlüğünü kazandığı İrlanda Bağımsızlık Savaşı’na dönüşen süreç oldu.

Paskalya Ayaklanması askeri anlamda başarısız olmuş olsa da bağımsızlık mücadelesinin kıvılcımını yakmış ve İrlanda halkının umutlarını yeniden canlandırdığı için İrlanda tarihinin en önemli olaylarından biri olarak anılmakta. Bu dönemin en önemli lokasyonlarından biri olan Kilmainham Hapishanesi (Kilmainham Gaol), bugün rehberli turlar eşliğinde gezilebilen bir müzeye dönüştürülmüş durumda. Yetişkinler için 8, öğrenciler içinse yalnızca 4 euro olan bu tur; Joseph ve Grace Plunkett çifti, Paskalya Ayaklanması’nın arkasındaki askeri beyin James Connolly, hem İngiliz hem İrlanda parlamentolarına seçilen ilk kadın siyasetçi olan Constance Markievicz ve sonrasında İrlanda cumhurbaşkanı olan Eamon de Valera gibi önemli isimlerin etkileyici hikayelerini yerinde dinleme fırsatı sunuyor. Ayrıca bu dönemi daha geniş bir çerçevede anlamak isterseniz, İrlanda Ulusal Müzesi’nin Collins Barracks binasını ziyaret edebilirsiniz. Bu müze dahil olmak üzere Ulusal Müze’ye ait dört farklı lokasyonun hepsini ücretsiz olarak gezebilirsiniz.

Eğer yürümeyi seviyorsanız ve zamanınız varsa Dublin’i mutlaka yürüyerek keşfedin. İrlanda’nın en başarılı üniversitesi olan Trinity College’ın yeşil kampüsü; dünyadan 5 şehri eş zamanlı birbirine bağlayan Portal; St. Stephen’s Green, Iveagh Gardens gibi parklar ile İrlanda Modern Sanat Müzesi (IMMA)’nin bahçesi size ilham verecek yerler olacaktır. Yürüme işini bir seviye daha ileri götürmek isterseniz şehir merkezinden sadece yarım saatlik bir tren yolculuğu ile gidebileceğiniz Howth Cliffs’te yapacağınız hike ile şehrin yoğunluğundan uzaklaşarak İrlanda’nın meşhur doğasını deneyimleyebilirsiniz.

Umarım bir gün Dublin’e yolunuz düşer ve bu yazı gezinizi planlamanıza yardımcı olur. Başka yazılarda, başka şehirlerde görüşmek üzere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top